Uzun mu uzun bir aradan sonra tekrar merhaba ! En son burada Fenerbahçe'nin yaz dönemindeki transferlerinden bahsetmiştik. Aradan tamı tamına 21 lig haftası geçti. Geçen bu süre içerisinde Fenerbahçe hiç te iyi günler geçirmedi desek yanılmış olmayız. Lige yapılan vasat başlangıç sonucunda planlaması çok önceden belirli kafalarda yapılmış organize birşekilde yürürlüğe konulan bizden biri canımız olan "Alex'i bitirmek" düşüncesi takımın da kötü gidişatı ile birlikte hayal olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştü. Alex olayına girmek demek burada sayfalarca yazmamız anlamına gelir. Sezon sonuna bırakalım şimdilik fakat bir gerçek var ki ; Fenerbahçe başkanı ve hocası tarafından "tu kaka" şekilde gösterilerek takıma onca katkı veren kaptanını sinsi birşekilde takımdan "tasfiye" ettiklerini sananlara en güzel cevabı terminaldeki ve hala statta adını eksik etmeyen binlerce taraftar vermiştir.
Fenerbahçe'nin kötü olduğu zamanları çok kez gördüm. Bu seneki kadar kötü bir tabloyla daha önce hiç karşılaşmadım. Aragones dönemi daha kötü diyecek olanlar çıkacaktır fakat daha sezon bitmedi yani bu lig herşeye gebe. Öyle bir durum var ki Fenerbahçe ligi bana göre 2. sırada da bitirebilir 4-5 arası biryerde de. 1. bitirebilir demedim çünkü öyle bir ihtimali gerçekçi olmak gerekirse göremiyorum maalesef. Fenerbahçe takımını kazanmaktan bu kadar uzak, formsuz oyuncu sayısının bu kadar fazla olmasına daha önce şahit olmadım. İrdelenmesi gereken çok mühim bir konu var ortada. Takımlarından formda gelen veya bir önceki seneyi formda bitiren oyuncular neden bu kadar bitmiş durumda hem de uzun süredir.
Maça gelecek olursak; Sivas maçı çıkışı Kadıköy'den eve dönerken dinlediğim kendilerini usta yorumcu diye adlandıranlar Mersin takımı için methiyeler düzüyorlar ve Fenerbahçe'nin işinin hiç te kolay olmayacağını söylüyorlardı. Bunu neye dayandırarak söylediler bilemem ama sahada düşmenin en büyük adayı hiçbir varlık gösteremeyen bir takım vardı. İlk 30 dakika boyunca oyun üstünlüğünü eline aldı Fenerbahçe. Kanat organizasyonları ve göbekten Emre ve yeni sol açığımız! Sow ile destek alarak etkili oldu. Sivas maçı da aşağı yukarı bu tarzda başlamış ama Volkan'ın hediyesi bir golle işler sıkıntıya girmişti. Yine Sivas maçına benzer rakip ceza alanı etrafına yayılan ama son paslar ve kötü tercihler sebebiyle çok da pozisyon bulamadı.
İlk yarının son 15 dakikası Mersin Nobre ile hafif ben de varım demeye çalıştı ama daha fazlasını yapamadı. İkinci yarıya Hayalet Casper Cristian Baroni ile Caner'in değişikliğinin ardından sosyal medyada taktiğin sonunda istenilen 4-4-2'ye çevrildiği söylendi fakat benim gördüğüm Caner'in sol kanata geçip Sow'un ikinci forvet değil de forvet arkası oynadığıydı. Bana göre Fenerbahçe'nin en büyük eksikliği diziliş hatasından çok oyun içi dinamizim(hareketli oynama) özrüdür. Emre'nin takıma kazandırılmasının ardından bu sorun az da olsa azalmış gibi duruyor. İkinci yarıda bu yapılan değişikliğin ardından Sow-Webo işbirliği ile gol pozisyonları geldi ve harcandı. İşler anlayış adına biraz olsun doğruya giderken kenardan bir el dokundu ve tüm sihir bozdu diyebilirim. Mehmet Topal-Kuyt değişikliği ile o eski,heyecansız Fenerbahçe yerini tekrardan aldı. Mersin de bize uydu bir iki göstermelik doldur boşalt dışında Kocaman'ın "Gelin bari yüklenin son dakikalarda gol bulursunuz belki" ikramına sırt çevirdiler.
Yazımı bitirmeden önce bir kaç parantez açmak istiyorum. İlki Kuyt için, sezon başı nasıldı şimdi nasıl. Bir insan bu kadar formsuz olur mu bilmiyorum. Zaten çok yetenekli bir oyuncu değil ama kötü oynadığı vakit çekilmez bir hal alıyor. Bu kadar uzun süreli kötü olmaya hakkı yok. Tabi onu kontratında her maç oynar maddesi varmış gibi oynatan hocaya da sormak lazım bunu. İkinci olarak Meireles, geçen sezon Chelsea'de ve buraya gelişinin ilk günlerindeki oynadığı futbol ile şimdiki arasında uçurumlar var. O sözde tükürük olayı yaşandığından beri rezil bir futbol oynuyor. İkili mücadelelere bile girmez oldu. Kafasında burada oynamak var mı yok mu belli değil. Çözüm mü ? Onu da yine hocaya soralım ama o da bu konuda oldukça sabıkalı öyle ki gelen oyuncu elimizde eriyor adeta. Bu yazıyı okuduktan sonra soranlar olacaktır Cristian için neden parantez yok diye. Ben ona bir parantez açmayı bırakalı çok oldu kendi de hayalet gibi olduğu için görmezden gelme de fayda var sinirlenmemek için. Nasıl olsa oynamaya devam edecek Kocaman'ın prensi.
Maç izleme istek ve heyecanımızın azaldığı bu günlerin çok çabuk geçmesi ve sürekli iyi sonuçlar aldığımız maç sonu yazılarında görüşmek dileğiyle...
Mert Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder